Psikoterapi seansları danışan ve terapist arasında, ruhsal meseleleri birlikte anlama üzerine gerçekleşen süreçlerdir.
Psikanalitik Terapilerde, danışan ve terapistin bir birbirlerine aktardığı duygular” aktarım ve karşı aktarım” olarak adlandırırız.
Terapi seanslarında danışan, konuları ve aktarımları ile sürece katılır. Terapist konuları dönüştürme kapasitesi ve danışanın aktarımlarını işlemesi ile sürece eşlik eder.
Terapistin aktarımları işlemesi ve dönüştürebilmesi, danışanın gelişimi açısından başlı başına çok önemlidir.Terapist, yeri geldiği zaman danışanın hayatındaki nesne olur ve danışanın yaşadığı aynı durumu birlikte yaşarlar. Bazı zamanlar terapistlerin dayanıklılığının azalması ve aktarımları işleyememesi, danışanı ile yaşadığı süreci anlayamamasına yol açar.
Terapist aktarıma dahil olmak yerine aktarımı farkında olan kişi olmalıdır. Aktarımı fark edemeyen terapist, seansta aktarılan duyguları içselleştirir, geçmiş öyküsüne de temas ediyorsa kurtulma çabasına girer. Terapistte yetersizlik duygusu canlanırsa, odağını danışandan geri çekerek kendisine çevirir. Bu aktarımı fark edene kadar kendisini bu yetersizlikten kurtarmaya çalışacağı için, terapi bir mücadele alanına döner ve terapistin kendi yetersizliğini örtme çabasına girer. Terapinin işleyebilmesi ve sürecin danışanın faydasına işleyebilmesi için, terapistin kendi terapisinden geçmiş olması ve sürece üçüncü bir gözle uzaktan bakabilmesi oldukça önemlidir.
Bu durumda danışanı anlamak mümkün olmamak ile birlikte, terapist kendi mesleki sınırlılıklarını aşıp bir şeyler vermeye ve seansı kurtarmak gibi zorlayıcı durumlara girecektir. Terapistin eşlik eden, bilmeyen konumunda kalmalı, aksi halde seanslar daha kontrollü ve kaygının eşlik ettiği bir şekilde gerçekleşir.