Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) veya basitçe Dikkat Eksikliği ve Dağınıklığı ile yaşamak, çağımızın en büyük zorluklarından biri. Odaklanma güçlüğü, dikkat artırma yöntemleri arayışına iterken, çoğu çözüm sadece semptomları hedef alır. Peki, dikkat eksikliğinin ardında sadece nörolojik faktörler mi var, yoksa bilinçdışımız bize bir şeyler mi anlatıyor?
Bu makale, psikanalitik kuramın ışığında yetişkinlerde ve ergenlerde dikkat eksikliği ve dağınıklığının psikolojik nedenlerini ve günlük hayatta aradığınız dikkat geliştirme oyunları ile dikkat artırma yöntemlerinin neden bazen yetersiz kaldığını inceliyor.
1. Dikkatin Psikanalitik Kökeni: Bion’un Container-Contained İlişkisi
Psikanalist Wilfred Bion’a göre, dikkat yeteneğimizin temeli, bebeklik dönemindeki container-contained (kapsayan-kapsanan) ilişkisinde yatar. Bu ilişki, zihinsel dikkatin ve düşüncelerin tutulması becerisinin doğuşudur.
- Günlük Hayat Sorusu: “Dikkat eksikliği anne-baba ile ilgili olabilir mi?“
- Bion’un Yorumu: Bebek, kaygı, acı veya haz gibi ham, sindirilemeyen duygular (beta öğeleri) üretir. Anne, bu duyguları zihnine alır (container/kapsayan), onları sindirir, anlamlandırır ve bebeğe işlenmiş, daha yönetilebilir duygular (alfa öğeleri) olarak geri verir. İşte bu “zihinsel tutma” ve geri verme deneyimi, bebeğe “bir yerde kalabilme” yeteneğini, yani zihinsel dikkatin ve odaklanmanın temelini sunar.
Eksiklik Nereden Geliyor? Zihinsel Kesintililik
Eğer anne figürü (veya temel bakım veren) zihinsel olarak kesintiliyse, duygusal olarak erişilebilir değilse veya kendi kaygılarıyla boğuşuyorsa, bebeğin beta öğelerini işleyemez. Bebek kendi kaygılarını taşır, ancak onları sindirecek bir container bulamaz.
- Bu durumda zihin parçalı kalır, dikkat sürekli dağılır. Babanın süreklilik sağlayamaması da bu dağınıklığı pekiştirir. Çocuk zihinsel bir dayanak bulamadığı için, kendi zihnine de yerleşemez ve dış dünyada sürekli yeni uyaranlar arar.
Bugünle Bağlantı: Sosyal Medya ve Toplumsal Semptom
Günümüzdeki sosyal medya ve hızlı uyarıcı bombardımanı, Bion’un ilişkisini çarpık bir şekilde taklit eder. Sürekli bildirimler ve içerikler bir sürü beta öğesi üretir, ancak bunları işleyecek, sindirecek ve anlamlı alfa öğelerine dönüştürecek bir container yokturi bu durum gençlerde dikkat eksikliğini nedenlerini ortaya koyar. Sonuç: Dikkat eksikliği, sadece bireysel bir zorluk değil, toplumsal bir semptom haline gelir. Özellikle çocuklarda odaklanma sorunu ve gençlerde dikkat eksikliği belirtilerine sık rastlamaktayız.
2. Dikkat Eksikliği ve Dağılması: Nörolojik Bir Sorun mu, Ruhsal Bir Kaçış mı?
Dikkat Eksikliği ve Dağınıklığı, genellikle bir görev üzerinde odaklanamama, detayları kaçırma ve organizasyon bozukluğu olarak kendini gösterir. Psikanalitik bakış açısı, bu “eksikliği” bir patoloji olarak değil, ruhsal enerjinin başka bir şeye yönelmesi olarak ele alır. Bu bağlamda, dikkatimizin “çalınması” dışsal bir faktörden ziyade içsel bir kaynaktan beslenir.
- Psikolojik Analiz: Psikanaliz, dikkat dağınıklığının bilinçdışı bir kaçınma mekanizması olabileceğini öne sürer. Birey, bilinçdışında yüzleşmekten kaçındığı, kaygı yaratan bir duygu, çatışma ya da travmatik bir anı olduğunda, zihinsel enerjiyi o konuya yöneltir. Bu içsel çatışma, dışarıdaki görevlere odaklanmayı imkansız hale getirir.
Bastırılmış Duygular ve Yön Değiştiren Enerji
Eğer çocukluk döneminde ifade edilmesi “yasaklanmış” öfke, kıskançlık veya üzüntü gibi güçlü duygular varsa, bu duygular bastırılır. Bastırılan bu enerji kaybolmaz, aksine zihinsel alanda sürekli bir “gürültü” yaratır. Bu çalınan dikkat, odaklanma gerektiren görevlerden enerjimizi çalarak sürekli bir huzursuzluk ve dikkat dağılması hali yaratır.
3. Baba İşlevi ve İçsel Sınırların Oluşumu
Dikkat ve odaklanma yeteneği büyük ölçüde içsel sınırların (Baba İşlevi) gelişimine bağlıdır. Odaklanma, dürtüleri erteleyebilme ve hazzı geciktirebilme becerisidir.
- Psikolojik Analiz: Çocuklukta tutarlı sınırlar konulmaması veya çocuğun sonsuz ihtiyaçlarının sürekli karşılanması, bireyin haz ilkesini (anlık doyum) terk edip gerçeklik ilkesine (sorumluluk ve ertelenmiş doyum) geçişini zorlaştırır. Sınır koyan ve hazzı ertelemeyi öğreten babasal işlev devreye giremediğinde, kişi doyumlarını engelleyemez. Dikkat gerektiren görevler hemen haz vermezken, sosyal medya gibi anlık uyaranlar hemen doyum sağlar. Bu içsel sınır eksikliği, kişinin dikkatini görevde tutma yeteneğini temelden zayıflatır.
4. Dikkat Geliştirme Yöntemleri: Psikolojik Odaklanma İçin 4 Adım
Dikkat artırma yöntemleri ve dikkat geliştirme oyunları elbette önemlidir, ancak kalıcı çözüm, çalınan dikkatin kaynağını bulmaktan geçer.
A. Duygusal Envanter Çıkarma
Günlük görevlere başlarken hissettiğiniz duyguyu not edin: Sıkıntı, Öfke, Kaygı? Bu duygular, görevin kendisinden değil, bastırdığınız içsel bir çatışmadan kaynaklanıyor olabilir. Bu duyguyu fark etmek, dikkatinizi dağıtan bilinçdışı gürültünün kaynağını bulmaya yönelik ilk psikanalitik adımdır.
B. Sınırları Dışarıdan İçeriye Taşımak
Dikkat dağılmasıyla mücadele etmek için dışsal yapılar kullanın. Pomodoro tekniği gibi somut ve kısa zaman dilimleri, içsel sınırları zayıf olan bireyler için dışarıdan gelen bir “baba işlevi” görevi görür.
C. “Kusurlu Başlama” Prensibi
Mükemmeliyetçiliği aşmak için göreve “%50 yeterli” hedefiyle başlayın. Amaç kusursuz olmak değil, başlamak olmalıdır. Unutmayın, dikkat eksikliği genellikle görevin zorluğundan değil, görevin yarattığı kaygıdan kaçma çabasıdır.
D. Psikanalitik Destek Almak
Eğer dikkat eksikliği belirtileri yaşam kalitenizi ciddi ölçüde düşürüyorsa ve dikkat testi sonuçlarınız yüksek düzeyde dağılma gösteriyorsa, bir uzmandan destek almak önemlidir. Psikanalitik terapi, sürekli dikkat dağılması yaratan çalınan dikkatin kaynağındaki içsel çatışmaları yüzeye çıkararak kalıcı bir çözüm sunabilir.
Sonuç: Günümüzde pek çok kişinin şikayet ettiği dikkati toparlayamama ve odaklanma sorunu, genellikle basit bir konsantrasyon güçlüğü olarak görülür. Ancak psikanalitik bir bakış açısıyla, bu zihinsel dağınıklık çoğu zaman bir savunma mekanizması, yani rahatsız edici içsel çatışmalardan ve duygusal yüklerden bir zihinsel kaçış olabilir. Zihin, işlenmemiş deneyimlerin yarattığı baskı altındayken, dikkatini bilinçli görevlere yönlendirmekte zorlanır; çünkü enerjisinin büyük bir kısmını bu içsel meseleleri bastırmaya harcar. Bu durum, ruhsal işlevselliğin bir parçası olan düşünme kapasitesinin engellendiğini gösterir ve dikkatin psikodinamiği tam da bu noktada devreye girer. Sonuç: Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tanısı konulmuş olsun veya olmasın, dikkatinizi toparlayamamanız büyük ölçüde içsel bir zorlanmanın göstergesidir. Gerçek odaklanma, sadece dikkat geliştirme oyunları oynamakla değil, aynı zamanda ruhsal dünyamızdaki “kaçırılan” ve yüzleşmekten çekindiğimiz meseleleri çözmekle, yani Bion’un deyimiyle, kendi beta öğelerimizi işlemeyi öğrenmekle mümkündür.
