Animeye ilgi duyan gençler genellikle yalnızlık, sosyal kaygı gibi durumlar yaşayan kişilerdir. Kendilerini ifade edebilecekleri karakterlerle kaygıları azalır ve toplum normlarına uymakta zorlananlar için bir aidiyet hissi sağlar.
Özellikle aile içinde değer çatışması yaşayan ve bu değerleri kabul etmekte zorlanan gençlerde, farklılıkları nedeniyle etiketlenip eleştirildiklerinde kendilerinde ailesine benzememe duygusu oluşur, bu durum dışlanmışlık hissi yaratır. Bu tür gençlerde, bu acı duyguyu animenin fantezi dünyasına kaçarak telafi etme eğilimi daha sık görülür.
Neden İzlerler?
1.Fantezi ve Kaçış İhtiyacı:
Gençler, gerçek hayatın zorluklarından kaçmak için animelere yönelebilir. Animeler, onlara fantastik dünyalar sunarak zorlukları unutturarak alternatif bir yaşam sunar. Anime izlemek, gençlerin günlük streslerden uzaklaşmasına ve kendilerini daha özgür hissetmelerine yardımcı olur.
Özellikle zor aile ilişkileri veya okul durumlarıyla başa çıkamayan gençler animelerle bir tür rahatlama sağlar.
2.Projeksiyon ve Özdeşim:
Animelerde sıkça karşılaşılan “anti-kahraman” ve “dışlanmış” karakterler, depresif gençlerin içsel duygularını ifade etmeleri için bir fırsat sunar. Örneğin, yalnız bir karakter aracılığıyla gençler, yalnızlık ve yetersizlik hissiyatlarını yansıtabilirler. Bir anlamda bu süreç özdeşleşme ve duygusal boşalma imkanı tanır. Gençler, bu karakterlerin zaferleri veya kayıpları üzerinden bir rahatlama hissi yaşayabilirler. Ayrıca, ayrışma sürecinde olan gençler, animelerdeki kahramanlar sayesinde bilinçaltındaki korkuları, çatışmaları ya da arzuları sembolik bir biçimde deneyimleme şansı bulurlar.
3.Bağlanma ve Onay İhtiyacı:
Animeler, idealize edilmiş bağlanma biçimleri sunarak özellikle depresif gençlerin onaylanma ihtiyaçlarını karşılar. Zor durumdaki karakterlerin sevgiye ulaşması, izleyicilerin kendi onaylanma arayışlarını tatmin edebilir.
Dışlanmışlık hisseden gençler, aileleri ile bağlanamayıp ailelerinden sakinleşme becerisi edinemezse anime üzerinden duygusal olarak sakinleşmeye çalışırlar. Bu durum, kendilik düzenleme becerisinin aileden ziyade anime karakterleri aracılığıyla devam ettiğini gösterir.
4.Toplumsal Normlara Direniş:
Anime, genellikle dışlanmış ya da marjinal karakterleri idealize eder. Bu tür karakterlerle özdeşleşen gençler, kendilerini toplumun normlarına uymaya zorlanmış gibi hisseden ve “öteki” olarak deneyimleyen bireylerdir.
Anime izleyerek, toplumsal normlara karşı hissettikleri yabancılaşma duygusunu azaltır, hatta bazen bu normlara eleştirel bir bakış geliştirme olanağı bulurlar.
Nasıl Etkiler?
1.Kendilik Algısının Bozulması:
Animeler, gerçekten uzak, idealize edilmiş fiziksel özelliklere ve alışılmadık hikayelere sahiptir. Gençler, bu karakterlerle kendilerini karşılaştırdıklarında beden imajı ve kişisel değer ve kimlik algısında yetersizlik hissi yaşayabilir. Ayrıca, günlük yaşama duyulan memnuniyetsizlik de ortaya çıkabilir. Anime karakterlerinin duygusal derinlikleri gençlere tatmin sunsa da, gerçek hayatta bu tür anlık tatminler bulmak zordur. Gerçek ilişkiler ve başarılar zaman ve çaba gerektirdiğinden, gençler tatmin bulamadıkça içe kapanık ve umutsuz hissedebilirler.
2.Beden İmajına Etkiler:
Anime karakterlerinin genellikle ince, uzun ve belirli bir estetik standartı yansıtan vücutları vardır. Bu beden imajı, gençlerde ideal beden algısının şekillenmesine yol açabilir ve kendilerini yetersiz hissetmelerine sebep olabilir. Bu durumda yeme bozukluğu gibi sonuçlar görülebilmektedir. Özellikle mükemmeliyetçi veya dış görünüm konusunda hassas olan gençler, bu karakterleri rol model olarak görüp gerçek dışı beklentiler geliştirebilirler.
3.Cinsiyet Rollerine Etkisi:
Anime karakterlerinin cinsiyet rolleriyle oynayan, hatta bazen onları tamamen yıkan temsilleri, toplumsal normlara karşı çıkmak isteyen veya kendini belirli bir cinsiyet kalıbına sığdırmak istemeyen gençler için bir anlayış alanı oluşturur. Bazı anime filmlerinde karakterleri net bir cinsiyet atfedilmemektedir. Bu durum, cinsiyet kimliği oluşturmaya çalışan ve bu konuda kafa karışıklığı yaşayan gençler için olumsuz sonuca yol açabilecektir.
Bu yazıda, tüm anime filmlerinden ziyade belirli türdeki animelere odaklanılmış ve çok fazla anime izleyen, bu yüzden bağımlılık geliştirmiş gençlerden bahsedilmiştir.
Sonuç olarak, bu gençler dışlanmışlık hissiyle buraya sığınmakta, ancak zamanla gerçek ve fantezi arasındaki ayrımı kaybetmektedirler.
Depresif ve sosyal kaygı semptomları artmaktadır.
Aile içindeki ilişkilerin yeniden kurulması ve gençlerin özdeşim kurabileceği bir rehberin bulunması bu durumun üstesinden gelinmesine yardımcı olacaktır. Aileler, hangi animelerin izlendiğini kontrol etmeyi unutmamalıdır.
merhabalar, güzel yazınız için teşekkürler! yazıda yararlandığınız kaynaklarınızı öğrenebilir miyim?
Ben teşekkür ederım faydalı olduysa ne mutlu,
yasemen ışık’ın makalesini inceleyebilirsiniz ayrıca çok sayıda yabancı kaynaklı makaleler bulunmakta. Tespitlerimin ise yazılı kaynaktan ziyade danışan tecrübelerimle oluştuğunu ifade edebilirim.